Bu soruyu kendime defalarca sormuslugum oldu. Yanlis anlamayin, yanlizlik beni korkutmuyor, aksine bu bilinc cogu zaman huzur veriyor. Hani hayatin anlamini arayan kisilerden biri oldugum icin en azindan bir valiz dolu sorularimdan bir tanesi böylece cevaplanmis oluyor. Gelelim diger soruya. "Yanlizlik kac kisilik?" Ha ya da "1 arti 1 in cevabi herzaman 2 mi olmustur?" Normalde gelicek hafta sonunun planlarini dusunucegim yerine benim dusundugum sorulara bak... Lisede felsefeden nefret etmek siniftaki en populer grupta arti puan kazandiriyordu onun icin bende digerleri gibi "Iyyyyy, felsefe dersi deme! Resmen basim dönuyor ayol!" diyordum ama derste ne kadar dinlemiyorum havasinda olsaydim bile hep bir kulagim hocanin anlattiklarindaydi. Yaraticiligimi tatmin edebilmek icin filosoflarin teorilerini okuyup kendi kendime paradigmalar olusturuyordum. Basta ki yazdiklarim sorulara benzer sorular sorardim kendi kendime. Siniftaki kimse bilmezdi ama felsefeden 5 almistim. Ders sonrasi ara sira hocamla oturup konusurduk. "Keske bu tur sorulari siniftayken de sorabilseydin" derdi bana ama nedense imajimi korumak daha agir basiyordu. En populerden biri olmaktan bikmamistim daha.
Yillar sonra hala felsefeyi sorgulamak hosuma gidiyor. Hic vaz gecmiyecegim sanirim. Lise yillarinda yanliz oldugumuzu karar verip bi sure icin o konuyu kenara koyup yapmacik beraberliklere karistim. Siniftaki insanlarin iliskilerini ya da daha dogrusu zorunluluklarini fark ettim ve liseden sonra ki hayatimizda 100 e 90 da ki iliskilerinin devam etmiyecegini anladim. Emri vakilerden hic hoslanmam ama yinede buna izin veriyorum sistemin olusumuna bakilirsa. Demek istedigim su ki ana okulundan beri bizden buyuk insanlar bizim yerimize karar veriyorlar. Hangi sinifta kimlerle beraber olucagimizi, yemekhanede hangi grup insanlarla yemegimizi yiyegeyiz falan filan. Bizde buna ses cikarmayip kendimizi o duruma o ortama yanliz kalmamak icin ayak uydurmayi calisiyoruz. Biz aslinda politikacilarin kurbaniyiz...
Fazla detaya girmeden yanlizlik ve buyuklerin bize kucuk yastan beri yaptiklari emri vakilerin arasinda bir paralel cizmek istiyorum. Aslinda benim bakis acim kendime göre dogru, baskalari "yanliz degilsin hicbir zaman" der ve öyle yasayip gider. Bu ise bana ters geliyor. Ama "Yanlizlik kac kisilik" diyerek ayni zamanda daha önceki bakis acisina biraz da olsa yanasmis oluyorum. Eger örnek Isvecin 100 de 40 i benim gibi dusunurse "yanliz degilsin hicbir zaman" diyenlerin acisindan bir grup olusturmus olurlar ve böylece yanliz olmuyorlar. Benim acimdan ayni dusuncede, ayni ortamda, ayni evde olmana ragmen hep yanlizsin. Kendinden baska kimseye daha yakin olamazsin... Tabikide bu sosyalesmeden hayatinda biri olmadan yasiyabilirsin anlamina gelmiyor. Aksine yanliz ve tek basina yasarsan kafayi yersin. Ama bana göre baskalariyla bulusmak, birseyleri paylasmak sana perspektif kazandiriyor. Bunlar kendinle dialog kurabilmek icin yardimci oluyor. Kendini anliyabilmek icin. Ona bakarsan baskalarini anliyabilmek icin okadar zaman harciyan insanlar biliyorum ki. Belki de bunu yanliz olmadiklarini dusundukleri icin yapiyorlardir. Ben ise önce kendimi anlamayi ön plana koyuyorum, sadece gerekirse bana bisey katicak olursa karsimda ki insani anlamayi calisirim. Zaten isime yaramiyan bana bisey katmiyan bir insanla konusmam onun icin de onu anlamak benim icin hic bir anlami yok.
Yanlizlik kac kisilik olursa olursa olsun, yinede ayni odada beraber yanlizligi yasiyoruz. Böylece fazla uzatmadan bu soruyu da cevaplamis oldum. Gelelim "1 arti 1in cevabi herzaman 2 olmusmudur?"... Matematigim rezaletligin fevkinde olmasina ragmen boyumdan buyuk sorulara giriyorum ya...
Dur ben bi Platon'u arayayim.......
onsdag 28 september 2011
tisdag 27 september 2011
Iste benim hikayem
Eveeeet... Daha önce blog'umda Turkce yazmamistim ama bu aksamin serefine yazmayi karar verdim. Simdiden degerli konuklarima bir uyarida bulunmak istiyorum; my turkish writing skills are limited! Onun icin beni hos görun efendim. Sadece bir deneme yapmak istiyorum. Onun icin benden artistik metinler beklemeyin, uzulursunuz.
Bu gece emek hakkinda konusmak istiyorum... Daha dogrusu sizlere emek kelimesinin benim icin ne anlam tasidigini aciklamak istiyorum. Cocukluk yaslarinda mesafe nedir bilmezdim. Zamaninda hak etmiyenlere hak edenler kadar deger verdigimi bilirim. Zaman zaman kendimi sevdirmek kabul ettirmek icin girmedigim sekil kalmamisti; karsimdakinin sözunu kesmeden saatlerce dinleyen oldum, sabaha kadar durmadan icip dans eden o sorumsuz kiz oldum, bile bile bana yakismiyan ortamlara ayak uydurup onlarin dilinden konusup onlarin dogrularini dogru bildim, adini "ask" koydugum ama aslinda inanmadigim bir yalanin icinde de yasadim, paranin gucunu hafife alip kafama koydugumu yaptim ve bir suru sey daha... Her rolu denedim.
Artik her senaryoyu ezberledim. Kendimi sevdirmis kabul ettirmis olabilirdim ama zamanla da tum yasananlar icinde kendimi de kaybetmis oldum. Hayatimda ki en buyuk kayip ama ayni zamanda da en buyuk kazancim oldu. Insan nereye kadar sorumluluktan kacabilir? Nereye kadar kendisini ve kim oldugunu görmezden gelir? Ben yeni bir yol cizmistim kendime. Herseyi arkamda birakip Göteborga tasinma karari almistim. Aslinda tasinma kararim cok ani gelmisti.
Arkadaslarimla bir partideydik. Herzamanki ekip, herzamanki ortam, ayni sözler, ayni sarki. Tek fark takvimdeki tarih... Sanki dejavu yasiyordum her seferinde. Ortami inceledim, arkadaslarim dedigim insanlarin konusmalarini dinledim, yuzlerindeki agir makyaji ilk defa fark ettim. Kahr etsin, aynisi bende de vardi... Neyden, kimden sakliyorduk kendimizi? Niye usenmeden saatlerce aynanin karsisinda durup baskalari icin suratimizi bizi dogru tanitmayan hale getiriyorduk? Bulundugumuz ortamda kim bizi biz oldugumuz icin görebilirdi? Baskalarin gözunde guzel görunmek cekici görunmek bukadar mi önemliydi? Biz aslinda yuzeyselligin kurbanlariydik...
Kafamda yillardir planlarim vardi ama kendime yeterince guvenim olmadigi icin hedeflerimi ve planlarimi görsel arsivimdeki "hayaller" klasörune koymustum. Gazeteci olmak hep hayalim olmustur ve belki hayatta ki en iyi bildigim sey kelimeleri sanata döndurmektir. Aslinda yetenegimi coktan fark etmislerdi. Bir gazete'de part time is teklifi alinca bile kendime guvenim yerine gelmedi. Berghs School of Communication'dan diploma aldigim halde medya bölumune kendimi layik göremedim. Herseyi bir kenara birakip kendimi sorumsuz ve bos bir hayata layik görmussum belliki...
Iste o aksam hersey acikliga kavustu. Ben, Denise Lindqvist hic bir zaman buraya ait olmamistim. Hic bir zaman klublarda sampanya patlatmayi, sabaha kadar dans etmeyi sevmemissim. Ben daha anlamli bir hayat hak ediyordum. Herkese iyi aksamlar isim var diyip partiyi terk etmistim. Eve gelir gelmez gözumu kapatip haritaya parmagimi koyup gözumu actim. Göteborg... Ben delimiyim? Kirada oturmuyordum, kendi evim vardi, az da olsa beni baglayan bir hayat vardi. Burda buyumussum, baska hic bir yer görmemissim... Göteborg Isvecin taaaaa öbur ucu. Kimseyi tanimam etmem. Affaladim... Kizim sen orda tek basina ne yaparsin, dedim. Kocaman sehir, ham diye yutar la seni, ztn kendini kaybetmissin orda iyice kaybolursun dedim. Ama icimde bir ses "Git Denise. Orda seni cok daha guzel bir gelicek bekliyor. Tek basina olsan bile yanliz degilsin. Hedeflerinle berabersin. Istedigin universtede oku hayatini kazan. Bunu kendine borclusun". Temmuz ayin basindaydik ve saat gecenin 12siydi. Penceremi acip acik havayi icime cektim, uzun bir "off" cekip sabaha kadar oturup dusundum...
8 augstos 2009. Ailem Turkiyede haberleri alinca endiselendiler. Isvecteki tek ailem dayim ve simdi de o olmuyacakti. Yanlizlik seni korkutmuyormu, Denise?. Annem bana bu soruyu sordugunda (dil papuc kadar tabi) cevabim "Bir salonun icinide 200 kisiyle beraber olsan bile hep yanlizsin annecigim" hazirdi. Arkadaslarim saskinlikla neye ugradiklarina sasirmislardi. Bagzilari "dönersin sen" dediler bagzilari da "cok iyi bir karar almissin, arkandayiz" dediler. Bugun yaklasik 3 yil sonra kimseyi arkamda göremiyorum ya neyse. Kendi kararim. Eskilerden arinip yeni ve daha anlamli bir yol cizmek isteyen bendim (kucuk bir dip not). Gecenin 2sinde hareket edicektik. Ben, dayim ve dayimin arkadasi. Kiraladigimiz kamyonet agzina kadar doluydu ve yaklasik iki yil gecirdigim evin ev oldugunu hatirlatan salondaki biraktigim bir dolapti. Her odayi gezdim. Ellerimle duvarlari oksayip veda ettim. Acaba benden sonra kimler oturacak burda dedim. Acaba evin tadini benden cok cikarirlarmi? Benden daha cok mutlu gunler yasarlarmi bu evde acaba? Telefonum caldi. Arkadasim disarida beni bekliyordu. Ozamanlar en yakin arkadasimdi simdi ise eskilerde kalmis bir sima. Bana sarilip aglamaya basladi. Bende agladim. Agladim ama iki cok farkli sey icin agladik o gece. O benden ayriliyor diye, ben ise yeni bir sehire kimseyi tanimadigim bir yere gidiyorum diye. Gitme zamani geldiginde son bir kez evime dogru baktim. Balkondaki solmus cicekleri fark ettim. Sanki son zamanlarda ki ruhsal halimi anlatiyorlardi. Tek farkimiz onlar yagmurla beraber tekrar acicaklardi ben ise gunesin isigiyla. Göteborgda hic yagmur yagmiyormus. Göteborg hep gunesliymis... Artik gunesi gözlerimde hissetmenin zamani geldi...
Ertesi gun 1 oda 1 mutfakli ikinci el kiradaki yeni evime öglen 2 gbi son mobilyayi tasimistik. Hepimiz yorgunduk. Butun gece yollarda bir de merdivenlerden mobilyalarla in cik haliyle yormustu bizi. Aslinda o son koli yere deyene kadar dayimin beni birakip gidecegi aklima gelmemisti. Ama sonunda veda zamani gelmisti. Kapinin önunde uzun sure sarilmistik birbirimize. Dayimin sarilmasindan sesinden benim kadar duygulandigini anlamistim. Bi an icinde panikledim. "Geri dönelim, dayi" demek istedim. "Vaz gectim. Seni hic bir zaman birakmak istemiyorum. Sacmaladim ama yeter. Evimi, herseyimi geri istiyorum" demek istedim. Gözlerimiz karsi karsiya geldi ve agliyarak "Dayicigim..." dedim. O da tekrar beni kollarina cekip "Sakin birsey deme. Sen en dogrusunu yapiyorsun. Ben hep yaninda olucam" dedi.
Araba gözumun önunden kaybolana kadar pencereden durup izledim. Icimde yangin sicramis vaziyetdeydi. Vucudumun her yerinde sicakligini hissettiriyordu. Iste ozaman, o araba gözumun önunden kaybolunca dunyanin en yanliz insani benmissim gibi hissettim. Gunlerce evi yasanilcak hale sokmak icin ugrasmistim. Ara sira da kendime acimak icip mola verip agliyordum. Bende hafif bir narcissistlik var kabul ediyorum, yani hayatimi kendimi bir sanat eseri olarak göruyorum. Aslinda cogu kisiden farkim yok. Bir karar aldim ve arkasinda durdum. Bukadar basit.
Aslinda bukadar basit degildi. Bu karar benim icin cok sey degistirdi. Zamanla sorumluluk nedir onu ögrendim, kendime guvenim artti, hayatta ne isteyip istemedigimi anlamis oldum, ne yapabilip ne yapamadiklarimi bilmek, ve en önemlisi; Denise nasil bir insandir, nelerden hoslanir, nelerden hoslanmaz? Su durumda nasil davranir? Hayattan beklentisi nedir? sorularin cevabina her gecen gun daha da yaklasiyorum.
Belki kendime en buyuk iyiligi Göteborga tasinmakla yapmis oldum. 3 sene icersinde kendime yeni bir duzen kurup istedigim ve hakk ettigim sekilde duzenledim. Etrafimda istedigim seckin, az ve öz insanlarla beraberim. Istedigim bölumu kazandim. Ve spor salonunda instructor olmak icin yola ciktim. Onun haricinde part time bir isim var, elim ekmek tutuyor. Kimseye dayanmadan, guvenmeden kendime cok sey kanitladim. En zor zamanlarimda ailemin destegiyle beraber dusup tekrar kalktim ama gerisini tek basima basardim. Bu gercek beni ben yapiyor.
Herkesin anlaticak bir hikayesi var. Bir gunde okadar cok insanin önunden geciyorsun ve o kalabaligin icinde bir tanesini secip cikarsan emin ol onun da anlaticaklari olacaktir. Iste böyle. Yasadikca ögreniyoruz, ders aliyoruz. Bazen canimiz yaniyor, bazen ruhumuz oksaniyor. Bazen hatiralarimizla beraber ariniyoruz bazen de onlari kötu bir tecrube olarak hatirlayip birdaha tekrarlamamak icin örnek olarak göruyoruz. Zoru basardiktan sonra yeni bir zorlukla karsilasiyoruz ister istemez. Ama aradaki yasanan mutlulugu da unutmamak lazim. Ve mutlulugu hic bir zaman kendimize cok görmemek lazim.
Mutluluk kelebek gibidir. Hic ummadigin bir zamanda gelir omzuna konur ama ani bir hareket yaparsan ucup gider. Sabirli olursan tekrar geri döner. Sabirli olabilmek icin de emek lazim. O kelebek elime kondu ve onu parmagimla oksuyorum su an. Tam anlamiyla mutluluk benim elimde. Ve bu gercek bana inanilmaz bir huzur veriyor...
Bu gece emek hakkinda konusmak istiyorum... Daha dogrusu sizlere emek kelimesinin benim icin ne anlam tasidigini aciklamak istiyorum. Cocukluk yaslarinda mesafe nedir bilmezdim. Zamaninda hak etmiyenlere hak edenler kadar deger verdigimi bilirim. Zaman zaman kendimi sevdirmek kabul ettirmek icin girmedigim sekil kalmamisti; karsimdakinin sözunu kesmeden saatlerce dinleyen oldum, sabaha kadar durmadan icip dans eden o sorumsuz kiz oldum, bile bile bana yakismiyan ortamlara ayak uydurup onlarin dilinden konusup onlarin dogrularini dogru bildim, adini "ask" koydugum ama aslinda inanmadigim bir yalanin icinde de yasadim, paranin gucunu hafife alip kafama koydugumu yaptim ve bir suru sey daha... Her rolu denedim.
Artik her senaryoyu ezberledim. Kendimi sevdirmis kabul ettirmis olabilirdim ama zamanla da tum yasananlar icinde kendimi de kaybetmis oldum. Hayatimda ki en buyuk kayip ama ayni zamanda da en buyuk kazancim oldu. Insan nereye kadar sorumluluktan kacabilir? Nereye kadar kendisini ve kim oldugunu görmezden gelir? Ben yeni bir yol cizmistim kendime. Herseyi arkamda birakip Göteborga tasinma karari almistim. Aslinda tasinma kararim cok ani gelmisti.
Arkadaslarimla bir partideydik. Herzamanki ekip, herzamanki ortam, ayni sözler, ayni sarki. Tek fark takvimdeki tarih... Sanki dejavu yasiyordum her seferinde. Ortami inceledim, arkadaslarim dedigim insanlarin konusmalarini dinledim, yuzlerindeki agir makyaji ilk defa fark ettim. Kahr etsin, aynisi bende de vardi... Neyden, kimden sakliyorduk kendimizi? Niye usenmeden saatlerce aynanin karsisinda durup baskalari icin suratimizi bizi dogru tanitmayan hale getiriyorduk? Bulundugumuz ortamda kim bizi biz oldugumuz icin görebilirdi? Baskalarin gözunde guzel görunmek cekici görunmek bukadar mi önemliydi? Biz aslinda yuzeyselligin kurbanlariydik...
Kafamda yillardir planlarim vardi ama kendime yeterince guvenim olmadigi icin hedeflerimi ve planlarimi görsel arsivimdeki "hayaller" klasörune koymustum. Gazeteci olmak hep hayalim olmustur ve belki hayatta ki en iyi bildigim sey kelimeleri sanata döndurmektir. Aslinda yetenegimi coktan fark etmislerdi. Bir gazete'de part time is teklifi alinca bile kendime guvenim yerine gelmedi. Berghs School of Communication'dan diploma aldigim halde medya bölumune kendimi layik göremedim. Herseyi bir kenara birakip kendimi sorumsuz ve bos bir hayata layik görmussum belliki...
Iste o aksam hersey acikliga kavustu. Ben, Denise Lindqvist hic bir zaman buraya ait olmamistim. Hic bir zaman klublarda sampanya patlatmayi, sabaha kadar dans etmeyi sevmemissim. Ben daha anlamli bir hayat hak ediyordum. Herkese iyi aksamlar isim var diyip partiyi terk etmistim. Eve gelir gelmez gözumu kapatip haritaya parmagimi koyup gözumu actim. Göteborg... Ben delimiyim? Kirada oturmuyordum, kendi evim vardi, az da olsa beni baglayan bir hayat vardi. Burda buyumussum, baska hic bir yer görmemissim... Göteborg Isvecin taaaaa öbur ucu. Kimseyi tanimam etmem. Affaladim... Kizim sen orda tek basina ne yaparsin, dedim. Kocaman sehir, ham diye yutar la seni, ztn kendini kaybetmissin orda iyice kaybolursun dedim. Ama icimde bir ses "Git Denise. Orda seni cok daha guzel bir gelicek bekliyor. Tek basina olsan bile yanliz degilsin. Hedeflerinle berabersin. Istedigin universtede oku hayatini kazan. Bunu kendine borclusun". Temmuz ayin basindaydik ve saat gecenin 12siydi. Penceremi acip acik havayi icime cektim, uzun bir "off" cekip sabaha kadar oturup dusundum...
8 augstos 2009. Ailem Turkiyede haberleri alinca endiselendiler. Isvecteki tek ailem dayim ve simdi de o olmuyacakti. Yanlizlik seni korkutmuyormu, Denise?. Annem bana bu soruyu sordugunda (dil papuc kadar tabi) cevabim "Bir salonun icinide 200 kisiyle beraber olsan bile hep yanlizsin annecigim" hazirdi. Arkadaslarim saskinlikla neye ugradiklarina sasirmislardi. Bagzilari "dönersin sen" dediler bagzilari da "cok iyi bir karar almissin, arkandayiz" dediler. Bugun yaklasik 3 yil sonra kimseyi arkamda göremiyorum ya neyse. Kendi kararim. Eskilerden arinip yeni ve daha anlamli bir yol cizmek isteyen bendim (kucuk bir dip not). Gecenin 2sinde hareket edicektik. Ben, dayim ve dayimin arkadasi. Kiraladigimiz kamyonet agzina kadar doluydu ve yaklasik iki yil gecirdigim evin ev oldugunu hatirlatan salondaki biraktigim bir dolapti. Her odayi gezdim. Ellerimle duvarlari oksayip veda ettim. Acaba benden sonra kimler oturacak burda dedim. Acaba evin tadini benden cok cikarirlarmi? Benden daha cok mutlu gunler yasarlarmi bu evde acaba? Telefonum caldi. Arkadasim disarida beni bekliyordu. Ozamanlar en yakin arkadasimdi simdi ise eskilerde kalmis bir sima. Bana sarilip aglamaya basladi. Bende agladim. Agladim ama iki cok farkli sey icin agladik o gece. O benden ayriliyor diye, ben ise yeni bir sehire kimseyi tanimadigim bir yere gidiyorum diye. Gitme zamani geldiginde son bir kez evime dogru baktim. Balkondaki solmus cicekleri fark ettim. Sanki son zamanlarda ki ruhsal halimi anlatiyorlardi. Tek farkimiz onlar yagmurla beraber tekrar acicaklardi ben ise gunesin isigiyla. Göteborgda hic yagmur yagmiyormus. Göteborg hep gunesliymis... Artik gunesi gözlerimde hissetmenin zamani geldi...
Ertesi gun 1 oda 1 mutfakli ikinci el kiradaki yeni evime öglen 2 gbi son mobilyayi tasimistik. Hepimiz yorgunduk. Butun gece yollarda bir de merdivenlerden mobilyalarla in cik haliyle yormustu bizi. Aslinda o son koli yere deyene kadar dayimin beni birakip gidecegi aklima gelmemisti. Ama sonunda veda zamani gelmisti. Kapinin önunde uzun sure sarilmistik birbirimize. Dayimin sarilmasindan sesinden benim kadar duygulandigini anlamistim. Bi an icinde panikledim. "Geri dönelim, dayi" demek istedim. "Vaz gectim. Seni hic bir zaman birakmak istemiyorum. Sacmaladim ama yeter. Evimi, herseyimi geri istiyorum" demek istedim. Gözlerimiz karsi karsiya geldi ve agliyarak "Dayicigim..." dedim. O da tekrar beni kollarina cekip "Sakin birsey deme. Sen en dogrusunu yapiyorsun. Ben hep yaninda olucam" dedi.
Araba gözumun önunden kaybolana kadar pencereden durup izledim. Icimde yangin sicramis vaziyetdeydi. Vucudumun her yerinde sicakligini hissettiriyordu. Iste ozaman, o araba gözumun önunden kaybolunca dunyanin en yanliz insani benmissim gibi hissettim. Gunlerce evi yasanilcak hale sokmak icin ugrasmistim. Ara sira da kendime acimak icip mola verip agliyordum. Bende hafif bir narcissistlik var kabul ediyorum, yani hayatimi kendimi bir sanat eseri olarak göruyorum. Aslinda cogu kisiden farkim yok. Bir karar aldim ve arkasinda durdum. Bukadar basit.
Aslinda bukadar basit degildi. Bu karar benim icin cok sey degistirdi. Zamanla sorumluluk nedir onu ögrendim, kendime guvenim artti, hayatta ne isteyip istemedigimi anlamis oldum, ne yapabilip ne yapamadiklarimi bilmek, ve en önemlisi; Denise nasil bir insandir, nelerden hoslanir, nelerden hoslanmaz? Su durumda nasil davranir? Hayattan beklentisi nedir? sorularin cevabina her gecen gun daha da yaklasiyorum.
Belki kendime en buyuk iyiligi Göteborga tasinmakla yapmis oldum. 3 sene icersinde kendime yeni bir duzen kurup istedigim ve hakk ettigim sekilde duzenledim. Etrafimda istedigim seckin, az ve öz insanlarla beraberim. Istedigim bölumu kazandim. Ve spor salonunda instructor olmak icin yola ciktim. Onun haricinde part time bir isim var, elim ekmek tutuyor. Kimseye dayanmadan, guvenmeden kendime cok sey kanitladim. En zor zamanlarimda ailemin destegiyle beraber dusup tekrar kalktim ama gerisini tek basima basardim. Bu gercek beni ben yapiyor.
Herkesin anlaticak bir hikayesi var. Bir gunde okadar cok insanin önunden geciyorsun ve o kalabaligin icinde bir tanesini secip cikarsan emin ol onun da anlaticaklari olacaktir. Iste böyle. Yasadikca ögreniyoruz, ders aliyoruz. Bazen canimiz yaniyor, bazen ruhumuz oksaniyor. Bazen hatiralarimizla beraber ariniyoruz bazen de onlari kötu bir tecrube olarak hatirlayip birdaha tekrarlamamak icin örnek olarak göruyoruz. Zoru basardiktan sonra yeni bir zorlukla karsilasiyoruz ister istemez. Ama aradaki yasanan mutlulugu da unutmamak lazim. Ve mutlulugu hic bir zaman kendimize cok görmemek lazim.
Mutluluk kelebek gibidir. Hic ummadigin bir zamanda gelir omzuna konur ama ani bir hareket yaparsan ucup gider. Sabirli olursan tekrar geri döner. Sabirli olabilmek icin de emek lazim. O kelebek elime kondu ve onu parmagimla oksuyorum su an. Tam anlamiyla mutluluk benim elimde. Ve bu gercek bana inanilmaz bir huzur veriyor...
måndag 26 september 2011
With you...
There are two things in life I can't live without; money and love. And even if I'm a broke student, I still got love in my life. Love from my family, love from my friends... Love is all around me! And soon I will be close to one person that means alot to me. Sevgilim... If you read this; I'm so blessed to have you by my side. Both as a friend and also as my guy... Even if you're far away it's so worth it. When I'm in a bad mood, or when something good has happend, you're the one I want to share it with. I don't want this to end. Not now. I don't want to be realistic as long as I'm not suffering from it. I just want to be "Carpe Diem" with you. I have had the greatest summer ever filled with love and passion. We're just about to face a long and cold winter and everytime I stand outside and wait for the freaking bus to come in - 30 C I will think of you and me and our memories we created.
This will warm me in this cold and dark winterland.
SenVeBen...
This will warm me in this cold and dark winterland.
SenVeBen...
måndag 19 september 2011
Fucked him.
What's up b*tches and hoezzzz?
I have alot going on at the moment. It's the final countdown to our first exam and I'm nervous as usually. I hate written exams... I actually created a phobia for written exams back in high school and it still seems like it follows me. Just before I'm going in to the hall I always feel like I'm close to pass out or even whorse; throw up! Fresh, ha?
Well... It's monday today and I've got no lectures so I should go to the supermarket for my traditional shopping, but it seems like I'd rather prefer hanging out in front of the computer. I'm so productive...Not...
Something that bothers me is the fact that I'm broke. My wallet is freakin empty and the renovation of my flat is standing still. Another reason to feel stressed! And I haven't had the opportunity to work this month because of the stressfull scedule in school, so my only hope lies in the silly thought of someone's comin and knock my door with a bag full of money and says "Hi you sexy thing. The society would like to thank you for being beautiful by giving you a small gift".
If someone's got an obscene amount of money on their bank account, and can't figure out how to spend it; GIVE THEM TO ME!
Ok, need to go now.
Later!
I have alot going on at the moment. It's the final countdown to our first exam and I'm nervous as usually. I hate written exams... I actually created a phobia for written exams back in high school and it still seems like it follows me. Just before I'm going in to the hall I always feel like I'm close to pass out or even whorse; throw up! Fresh, ha?
Well... It's monday today and I've got no lectures so I should go to the supermarket for my traditional shopping, but it seems like I'd rather prefer hanging out in front of the computer. I'm so productive...Not...
Something that bothers me is the fact that I'm broke. My wallet is freakin empty and the renovation of my flat is standing still. Another reason to feel stressed! And I haven't had the opportunity to work this month because of the stressfull scedule in school, so my only hope lies in the silly thought of someone's comin and knock my door with a bag full of money and says "Hi you sexy thing. The society would like to thank you for being beautiful by giving you a small gift".
If someone's got an obscene amount of money on their bank account, and can't figure out how to spend it; GIVE THEM TO ME!
Ok, need to go now.
Later!
tisdag 13 september 2011
Dude looks like a lady?
... Hi everyone! I'm kinda stucked here. Yeah I am actually. The thing is that I'm forced to read tons of litterature in english, but hey; do I look smart enough to do that? The fact is that I got potential, but my brain keeps telling me "this is english dude. It's not your native language so it would be kind of suprising if you actually manage to understand the written text without any problems". I truly make it harder for me than it is I guess. I seems much more complicated than it is and I know that I most of the time manage to see things in a more abstract and complicated way than it actually is. One more bad way of attitude that I need to change for my own good...
And I've got some troubles with my love life. There is a guy that I've been dating for a while and I like him. So far so good right? The main issue is that we live far away from each other and sometimes that irritates me cause we don't see each other that often that I would like us to do. For example tonite; the door bell just rang and I was about shit in my pants because of some less pleasant incident that happend last week. There and then I wished that he could be here and protect me :p. Well... What can I say? Time will show... I don't even know what I expect it to show. I mean, everything is kind of clear, but I guess I'm not interested in logic anymore. Logic to me is too predictable and I don't like things that is obvious so therefore I'd rather see this as something exciting and see where it leads me...
Ok... Todays reflections has come to an end. Back to work.
Later!
And I've got some troubles with my love life. There is a guy that I've been dating for a while and I like him. So far so good right? The main issue is that we live far away from each other and sometimes that irritates me cause we don't see each other that often that I would like us to do. For example tonite; the door bell just rang and I was about shit in my pants because of some less pleasant incident that happend last week. There and then I wished that he could be here and protect me :p. Well... What can I say? Time will show... I don't even know what I expect it to show. I mean, everything is kind of clear, but I guess I'm not interested in logic anymore. Logic to me is too predictable and I don't like things that is obvious so therefore I'd rather see this as something exciting and see where it leads me...
Ok... Todays reflections has come to an end. Back to work.
Later!
fredag 2 september 2011
Sizin icin
Dear readers. Denise's speaking here. Some of my friends asked me several times what this link leads to. Some of you already figured out that this is my own personal blog were I write about my feelings and reflections while some of you wondered why I publish a picture of a half naked woman with a guitar between her legs, on Facebook. A few of you asked why I don't write in turkish but the truth is that my writing skills in turkish is quite limited compared to english and swedish. So I've decided to write in english sometimes (even if my english isn't flawless, haha).
Almost a week has passed since I got back to Sweden. The minute I came out from the airport and felt the cold wind, and observed several people in autumn jackets I just wanted to run right back into the aircraft and beg on my knees to take me back to Turkey again. And just for a while I visualized the scenario and smiled for a second. That would be so typically me to actually do that, but then I realized that I have important assignments to commit before I can even think about going back there again. So I took my bags and went to the bus with heavy steps...
And yes, It is heavy carrying around on a visual stone inside my body. Sometimes it gets so heavy that I need to sit down and catch my breath. Have you ever missed someone so much that the pain takes over your whole body? So much that you feel emotionally paralyzed after hours of uncontrolled crying? I have. I feel that everytime I have to leave my mum, dad and grandma. And my closest and dearest ofcourse. All of this crying is the sum of my love and care for them. My frustration over not being able to spend that much time with them that I would like to do. The sum of helplessly watching time passing thrue my fingers like sand...
Sometimes I get so frustrated over the fact that I can't compete with time. I am afraid of losing the ones I love and I guess most of my fear depends on my father who had a heartatache last spring. After that nightmare I've found myself respecting life and its unpredictability more than I've ever did before. I've found myself praying for my closest, wishing them health and happiness. And finally I prayed for myself to finish my studies without any problems so I can pack my bags and go back to the place where I belong; close to my family and my beloved Turkey. I don't wanna waste more time here anymore. I want to spend the rest of my time close to my family.
So therefore I will let out the last tears and wait for them to dry. I will turn off my feelings and do what is expected of me. But sometimes, when nobody can see or hear me, behind the four walls of my loneliness, I will miss you without anyone noticing. And I will pick up my memories from my visual museum to constantly remind myself that all this could be my again.
Wait for me...
Almost a week has passed since I got back to Sweden. The minute I came out from the airport and felt the cold wind, and observed several people in autumn jackets I just wanted to run right back into the aircraft and beg on my knees to take me back to Turkey again. And just for a while I visualized the scenario and smiled for a second. That would be so typically me to actually do that, but then I realized that I have important assignments to commit before I can even think about going back there again. So I took my bags and went to the bus with heavy steps...
And yes, It is heavy carrying around on a visual stone inside my body. Sometimes it gets so heavy that I need to sit down and catch my breath. Have you ever missed someone so much that the pain takes over your whole body? So much that you feel emotionally paralyzed after hours of uncontrolled crying? I have. I feel that everytime I have to leave my mum, dad and grandma. And my closest and dearest ofcourse. All of this crying is the sum of my love and care for them. My frustration over not being able to spend that much time with them that I would like to do. The sum of helplessly watching time passing thrue my fingers like sand...
Sometimes I get so frustrated over the fact that I can't compete with time. I am afraid of losing the ones I love and I guess most of my fear depends on my father who had a heartatache last spring. After that nightmare I've found myself respecting life and its unpredictability more than I've ever did before. I've found myself praying for my closest, wishing them health and happiness. And finally I prayed for myself to finish my studies without any problems so I can pack my bags and go back to the place where I belong; close to my family and my beloved Turkey. I don't wanna waste more time here anymore. I want to spend the rest of my time close to my family.
So therefore I will let out the last tears and wait for them to dry. I will turn off my feelings and do what is expected of me. But sometimes, when nobody can see or hear me, behind the four walls of my loneliness, I will miss you without anyone noticing. And I will pick up my memories from my visual museum to constantly remind myself that all this could be my again.
Wait for me...
Prenumerera på:
Inlägg (Atom)