tisdag 27 september 2011

Iste benim hikayem

Eveeeet... Daha önce blog'umda Turkce yazmamistim ama bu aksamin serefine yazmayi karar verdim. Simdiden degerli konuklarima bir uyarida bulunmak istiyorum; my turkish writing skills are limited! Onun icin beni hos görun efendim. Sadece bir deneme yapmak istiyorum. Onun icin benden artistik metinler beklemeyin, uzulursunuz.

Bu gece emek hakkinda konusmak istiyorum... Daha dogrusu sizlere emek kelimesinin benim icin ne anlam tasidigini aciklamak istiyorum. Cocukluk yaslarinda mesafe nedir bilmezdim. Zamaninda hak etmiyenlere hak edenler kadar deger verdigimi bilirim. Zaman zaman kendimi sevdirmek kabul ettirmek icin girmedigim sekil kalmamisti; karsimdakinin sözunu kesmeden saatlerce dinleyen oldum, sabaha kadar durmadan icip dans eden o sorumsuz kiz oldum, bile bile bana yakismiyan ortamlara ayak uydurup onlarin dilinden konusup onlarin dogrularini dogru bildim, adini "ask" koydugum ama aslinda inanmadigim bir yalanin icinde de yasadim, paranin gucunu hafife alip kafama koydugumu yaptim ve bir suru sey daha... Her rolu denedim.

Artik her senaryoyu ezberledim. Kendimi sevdirmis kabul ettirmis olabilirdim ama zamanla da tum yasananlar icinde kendimi de kaybetmis oldum. Hayatimda ki en buyuk kayip ama ayni zamanda da en buyuk kazancim oldu. Insan nereye kadar sorumluluktan kacabilir? Nereye kadar kendisini ve kim oldugunu görmezden gelir? Ben yeni bir yol cizmistim kendime. Herseyi arkamda birakip Göteborga tasinma karari almistim. Aslinda tasinma kararim cok ani gelmisti.

Arkadaslarimla bir partideydik. Herzamanki ekip, herzamanki ortam, ayni sözler, ayni sarki. Tek fark takvimdeki tarih... Sanki dejavu yasiyordum her seferinde. Ortami inceledim, arkadaslarim dedigim insanlarin konusmalarini dinledim, yuzlerindeki agir makyaji ilk defa fark ettim. Kahr etsin, aynisi bende de vardi... Neyden, kimden sakliyorduk kendimizi? Niye usenmeden saatlerce aynanin karsisinda durup baskalari icin suratimizi bizi dogru tanitmayan hale getiriyorduk? Bulundugumuz ortamda kim bizi biz oldugumuz icin görebilirdi? Baskalarin gözunde guzel görunmek cekici görunmek bukadar mi önemliydi? Biz aslinda yuzeyselligin kurbanlariydik...

Kafamda yillardir planlarim vardi ama kendime yeterince guvenim olmadigi icin hedeflerimi ve planlarimi görsel arsivimdeki "hayaller" klasörune koymustum. Gazeteci olmak hep hayalim olmustur ve belki hayatta ki en iyi bildigim sey kelimeleri sanata döndurmektir. Aslinda yetenegimi coktan fark etmislerdi. Bir gazete'de part time is teklifi alinca bile kendime guvenim yerine gelmedi. Berghs School of Communication'dan diploma aldigim halde medya bölumune kendimi layik göremedim. Herseyi bir kenara birakip kendimi sorumsuz ve bos bir hayata layik görmussum belliki...

Iste o aksam hersey acikliga kavustu. Ben, Denise Lindqvist hic bir zaman buraya ait olmamistim. Hic bir zaman klublarda sampanya patlatmayi, sabaha kadar dans etmeyi sevmemissim. Ben daha anlamli bir hayat hak ediyordum. Herkese iyi aksamlar isim var diyip partiyi terk etmistim. Eve gelir gelmez gözumu kapatip haritaya parmagimi koyup gözumu actim. Göteborg... Ben delimiyim? Kirada oturmuyordum, kendi evim vardi, az da olsa beni baglayan bir hayat vardi. Burda buyumussum, baska hic bir yer görmemissim... Göteborg Isvecin taaaaa öbur ucu. Kimseyi tanimam etmem. Affaladim... Kizim sen orda tek basina ne yaparsin, dedim. Kocaman sehir, ham diye yutar la seni, ztn kendini kaybetmissin orda iyice kaybolursun dedim. Ama icimde bir ses "Git Denise. Orda seni cok daha guzel bir gelicek bekliyor. Tek basina olsan bile yanliz degilsin. Hedeflerinle berabersin. Istedigin universtede oku hayatini kazan. Bunu kendine borclusun". Temmuz ayin basindaydik ve saat gecenin 12siydi. Penceremi acip acik havayi icime cektim, uzun bir "off" cekip sabaha kadar oturup dusundum...

8 augstos 2009. Ailem Turkiyede haberleri alinca endiselendiler. Isvecteki tek ailem dayim ve simdi de o olmuyacakti. Yanlizlik seni korkutmuyormu, Denise?. Annem bana bu soruyu sordugunda (dil papuc kadar tabi) cevabim "Bir salonun icinide 200 kisiyle beraber olsan bile hep yanlizsin annecigim" hazirdi. Arkadaslarim saskinlikla neye ugradiklarina sasirmislardi. Bagzilari "dönersin sen" dediler bagzilari da "cok iyi bir karar almissin, arkandayiz" dediler. Bugun yaklasik 3 yil sonra kimseyi arkamda göremiyorum ya neyse. Kendi kararim. Eskilerden arinip yeni ve daha anlamli bir yol cizmek isteyen bendim (kucuk bir dip not). Gecenin 2sinde hareket edicektik. Ben, dayim ve dayimin arkadasi. Kiraladigimiz kamyonet agzina kadar doluydu ve yaklasik iki yil gecirdigim evin ev oldugunu hatirlatan salondaki biraktigim bir dolapti. Her odayi gezdim. Ellerimle duvarlari oksayip veda ettim. Acaba benden sonra kimler oturacak burda dedim. Acaba evin tadini benden cok cikarirlarmi? Benden daha cok mutlu gunler yasarlarmi bu evde acaba? Telefonum caldi. Arkadasim disarida beni bekliyordu. Ozamanlar en yakin arkadasimdi simdi ise eskilerde kalmis bir sima. Bana sarilip aglamaya basladi. Bende agladim. Agladim ama iki cok farkli sey icin agladik o gece. O benden ayriliyor diye, ben ise yeni bir sehire kimseyi tanimadigim bir yere gidiyorum diye. Gitme zamani geldiginde son bir kez evime dogru baktim. Balkondaki solmus cicekleri fark ettim. Sanki son zamanlarda ki ruhsal halimi anlatiyorlardi. Tek farkimiz onlar yagmurla beraber tekrar acicaklardi ben ise gunesin isigiyla. Göteborgda hic yagmur yagmiyormus. Göteborg hep gunesliymis... Artik gunesi gözlerimde hissetmenin zamani geldi...

Ertesi gun 1 oda 1 mutfakli ikinci el kiradaki yeni evime öglen 2 gbi son mobilyayi tasimistik. Hepimiz yorgunduk. Butun gece yollarda bir de merdivenlerden mobilyalarla in cik haliyle yormustu bizi. Aslinda o son koli yere deyene kadar dayimin beni birakip gidecegi aklima gelmemisti. Ama sonunda veda zamani gelmisti. Kapinin önunde uzun sure sarilmistik birbirimize. Dayimin sarilmasindan sesinden benim kadar duygulandigini anlamistim. Bi an icinde panikledim. "Geri dönelim, dayi" demek istedim. "Vaz gectim. Seni hic bir zaman birakmak istemiyorum. Sacmaladim ama yeter. Evimi, herseyimi geri istiyorum" demek istedim. Gözlerimiz karsi karsiya geldi ve agliyarak "Dayicigim..." dedim. O da tekrar beni kollarina cekip "Sakin birsey deme. Sen en dogrusunu yapiyorsun. Ben hep yaninda olucam" dedi.

Araba gözumun önunden kaybolana kadar pencereden durup izledim. Icimde yangin sicramis vaziyetdeydi. Vucudumun her yerinde sicakligini hissettiriyordu. Iste ozaman, o araba gözumun önunden kaybolunca dunyanin en yanliz insani benmissim gibi hissettim. Gunlerce evi yasanilcak hale sokmak icin ugrasmistim. Ara sira da kendime acimak icip mola verip agliyordum. Bende hafif bir narcissistlik var kabul ediyorum, yani hayatimi kendimi bir sanat eseri olarak göruyorum. Aslinda cogu kisiden farkim yok. Bir karar aldim ve arkasinda durdum. Bukadar basit.

Aslinda bukadar basit degildi. Bu karar benim icin cok sey degistirdi. Zamanla sorumluluk nedir onu ögrendim, kendime guvenim artti, hayatta ne isteyip istemedigimi anlamis oldum, ne yapabilip ne yapamadiklarimi bilmek, ve en önemlisi; Denise nasil bir insandir, nelerden hoslanir, nelerden hoslanmaz? Su durumda nasil davranir? Hayattan beklentisi nedir? sorularin cevabina her gecen gun daha da yaklasiyorum.

Belki kendime en buyuk iyiligi Göteborga tasinmakla yapmis oldum. 3 sene icersinde kendime yeni bir duzen kurup istedigim ve hakk ettigim sekilde duzenledim. Etrafimda istedigim seckin, az ve öz insanlarla beraberim. Istedigim bölumu kazandim. Ve spor salonunda instructor olmak icin yola ciktim. Onun haricinde part time bir isim var, elim ekmek tutuyor. Kimseye dayanmadan, guvenmeden kendime cok sey kanitladim. En zor zamanlarimda ailemin destegiyle beraber dusup tekrar kalktim ama gerisini tek basima basardim. Bu gercek beni ben yapiyor.

Herkesin anlaticak bir hikayesi var. Bir gunde okadar cok insanin önunden geciyorsun ve o kalabaligin icinde bir tanesini secip cikarsan emin ol onun da anlaticaklari olacaktir. Iste böyle. Yasadikca ögreniyoruz, ders aliyoruz. Bazen canimiz yaniyor, bazen ruhumuz oksaniyor. Bazen hatiralarimizla beraber ariniyoruz bazen de onlari kötu bir tecrube olarak hatirlayip birdaha tekrarlamamak icin örnek olarak göruyoruz. Zoru basardiktan sonra yeni bir zorlukla karsilasiyoruz ister istemez. Ama aradaki yasanan mutlulugu da unutmamak lazim. Ve mutlulugu hic bir zaman kendimize cok görmemek lazim.

Mutluluk kelebek gibidir. Hic ummadigin bir zamanda gelir omzuna konur ama ani bir hareket yaparsan ucup gider. Sabirli olursan tekrar geri döner. Sabirli olabilmek icin de emek lazim. O kelebek elime kondu ve onu parmagimla oksuyorum su an. Tam anlamiyla mutluluk benim elimde. Ve bu gercek bana inanilmaz bir huzur veriyor...

Inga kommentarer:

Skicka en kommentar

Bloggintresserade